
Microsoft’un Copilot+ girişimiyle başlayan yeni nesil yapay zekâ destekli PC dönemi, yalnızca kullanıcı deneyiminde değil, işlemci üreticileri arasındaki rekabette de yeni bir sayfa açtı. Qualcomm, bu yarışa erken giren taraf olarak başlangıçta büyük bir avantaj elde etti. Ancak bu avantaj, hızlı ve stratejik adımlar atan AMD ve Intel karşısında kısa sürede eridi.
Peki Qualcomm neden başarısız oldu? AMD ve Intel nasıl fırsatları avantaja çevirdi? Bu yazıda bu süreci detaylarıyla ele alıyor, son olarak da garajımın önünü kapatan (!) “Haftanın Ürünü” ile bitiriyoruz.
Copilot+ PC’ler: Güçlü Başlangıç, Zayıf Lansman
Microsoft, Copilot+ PC’leri duyurduğunda iki temel özellikle dikkat çekti: Görsel üretim aracı Cocreator ve kullanıcının cihazındaki geçmiş verileri organize eden Recall. Ancak Recall, veri güvenliği endişeleri nedeniyle olumsuz geri bildirimler aldı ve kısa sürede geri çekildi. Cocreator ise dizüstü bilgisayarlarda kullanım senaryosu açısından zayıf kaldı.
Bu dönemde yalnızca Qualcomm’un Copilot+ uyumlu dizüstü bilgisayarları piyasadaydı. Fakat kullanıcılar, bu özellikleri heyecan verici bulmadı. Aynı zamanda, Office uygulamaları için gelen yapay zekâ destekli işlevler, AMD ve Intel işlemcili cihazlarda da çalışınca Qualcomm’un ilk olma avantajı hızlıca eridi.
Qualcomm’un Düşüşü: Uyumluluk Sorunu ve Pazarlama Eksikliği
Qualcomm’un masaüstü ya da dizüstü PC pazarında tanınırlığı, AMD ve Intel kadar güçlü değil. Ayrıca, büyük kurumsal müşteriler için kabul edilemez bazı uyumluluk sorunları yaşandı. Bu da Qualcomm’un cihazlarının deneme sürecini aşamadan rafa kaldırılmasına neden oldu.
En büyük eksikliklerden biri ise pazarlamaydı. Copilot+ gibi yeni ve soyut bir kavramı kullanıcıya anlatmak için güçlü bir iletişim stratejisi gerekiyordu — bu strateji hiç oluşturulmadı. Qualcomm, sahip olduğu avantajları vurgulamak yerine sessiz kaldı.
Ne Olabilirdi? Qualcomm’un Kaçırdığı Fırsatlar
Qualcomm’un elinde aslında üç büyük koz vardı:
-
Sınıfının en iyisi pil ömrü,
-
Gelişmiş kablosuz bağlantı teknolojisi,
-
Ve mobil dünyadaki Snapdragon hâkimiyeti.
Ancak bu avantajlar, doğru ürün–pazarlama uyumu sağlanamadığı için kullanıcıya ulaşamadı. Qualcomm, özellikle uyumluluk sorunu yaşamayan küçük işletmeler, danışmanlar, freelancer’lar gibi kullanıcı gruplarına odaklanmalıydı ama bu kitleler bile hedeflenmedi.
Örneğin HP Folio gibi etkileyici bir tasarıma sahip, Snapdragon işlemcili cihazlar daha iyi tanıtılsaydı, Qualcomm’un pazardaki konumu çok farklı olabilirdi. Ancak etkili bir “birlikte daha iyi” hikayesi oluşturulmadı ve HP bile bu seriden vazgeçti.
Intel’in Kayıpları: Stratejik Uyuşmazlıklar ve Liderlik Sorunu
Intel tarafında da işler çok iyi gitmedi. Microsoft ile uzun süredir yaşanan stratejik uyumsuzluklar, Microsoft’un Copilot+ girişiminde Intel yerine Qualcomm’u tercih etmesine neden oldu. Intel’in CEO’su Pat Gelsinger’in bu sürece dair stratejik vizyonu ise hem içerideki anlaşmazlıklar hem de dış politik baskılar nedeniyle tam anlamıyla hayata geçemedi.
ABD hükümetinden beklenen yarı iletken fonlarının gecikmesi, Intel’in inovasyona yaptığı yatırımları sekteye uğrattı. Bu durum da Gelsinger’in görevinden ayrılmasına zemin hazırladı. Şirket şu anda çift CEO modeliyle ilerliyor, ancak bu stratejik hamlelerin uygulanmasını zorlaştırabilir.
Intel’in CTO pozisyonunun etkisizliği ve CMO eksikliği, şirketin pazardaki liderlik algısını zayıflattı. Tüm bunlar, kısa vadeli sorunlara odaklanmanın uzun vadeli stratejik dönüşümleri nasıl engellediğinin açık bir örneği.
AMD’nin Sessiz ve İstikrarlı Yükselişi
Tüm bu karmaşa içinde AMD, neredeyse hiç ses çıkarmadan ilerlemeyi seçti. Geniş uyumlu ürün yelpazesiyle Intel’in önüne geçti ve Qualcomm’un aksine tanınırlık, uyumluluk ve performans açısından güven verdi.
AMD’nin başarısının arkasındaki temel faktör: odaklanma. Son 10 yılda istikrarlı şekilde x86 performansına odaklanan şirket, Copilot+ gibi yeni pazarlarda bile güçlü bir çıkış yaptı. Finansal veriler de bunu doğruluyor.
Peki AMD, Intel’in yerini alabilir mi? Teknik olarak mümkün, ancak Intel’in büyüklüğü ve kurumsal yapısı nedeniyle bunu gerçekleştirmek için çok daha büyük yatırımlar gerekiyor. Piyasa kısa vadeli performansı ödüllendirdiğinden, bu tür radikal adımlar için henüz doğru zaman olmayabilir.
Peki Ya Nvidia? Gelecek Onun Mu?
AI pazarının yükselen yıldızı elbette Nvidia. Şirket, halihazırda AI donanımı alanında lider konumda ve şimdi Arm tabanlı işlemcilerle masaüstü ve dizüstü pazarlara da göz dikmiş durumda.
Microsoft’un Copilot+ hamlesi masaüstü segmentini göz ardı etti, ancak yapay zekâ odaklı araçlar — özellikle grafik üretimi gibi — masaüstü bilgisayarları tercih eden kullanıcılar arasında daha yaygın. Nvidia, bu noktada devreye girerek, Qualcomm’un başaramadığını başarabilir: mobil ve masaüstü kullanıcılar arasında AI destekli bir köprü kurmak.
Eğer Nvidia bu yönde ilerlerse, hem Qualcomm hem de Intel için büyük bir tehdit olabilir. Elbette Huawei gibi güçlü oyuncular da bu alanda adımlar atıyor, ama o konu bambaşka bir yazının konusu olacak.
Sonuç: Yeni Çağda Kazananlar ve Kaybedenler
Qualcomm hızlı başladı, ama yavaşladı. Intel geç kaldı ve içeride sorunlar yaşadı. AMD ise sakin kaldı ve güçlü bir çıkış yaptı. Ancak yapay zekâ devrimi henüz başlangıç aşamasında. Bu yarışta nihai kazanan henüz belli değil, fakat Nvidia’nın hazırlıkları, gelecekte taşları yerinden oynatacak gibi görünüyor.
İşlemci savaşları, artık sadece hız ve güçle değil; vizyon, uyum ve stratejik pazarlama ile kazanılıyor. Ve şu an en iyi stratejiyi kim uyguluyorsa, onlar geleceğin PC pazarında söz sahibi olacak.